MİT'in siber yetenekleri sayesinde İsrail’in sahaya sürdüğü onlarca etki ajanının, İsrailli ajanlar ile devşirme casus ağının sosyal medya platformları üzerinden yoğun şekilde yürüttüğü psikolojik harekat faaliyetlerinin takibi
mümkün olmuştur.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren, MİT'in İsrail menşeli casusluk faaliyetlerini hedef alan, Mossad'a yönelik son büyük operasyonunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), 2010’lu yılların 2'nci yarısından itibaren operatif yetkinliğini artırmış; bu yetkinlik yurt içinde ve dışında icra edilen operasyonlar silsilesinde kritik başarılar elde edilmesini sağlamıştı. Özellikle 2020’li yılları takip eden süreçte, MİT’in Türkiye’deki Mossad faaliyetlerini hedef alan operasyon zincirinde birçok plan, casus ve muhbir deşifre edildi. Bu bağlamda, 2024 ocak ayının hemen arifesinde gerçekleşen ve operasyon zincirinin 4'üncü büyük halkasını temsil eden karşı-istihbarat operasyonu çerçevesinde MİT, İsrail menşeli casusluk faaliyetlerini ve devşirme casus ağını bir kez daha çökertti.
Uzunca bir hazırlık sürecinin ardından MİT ile Terörle Mücadele (TEM) ve İstihbarat Şube Müdürlüklerinin müşterek çalışmaları doğrultusunda, 2 Ocak 2024 günü uluslararası casusluk faaliyetine karışmış olabileceği değerlendirilen 46 kişinin yakalanmasına yönelik kapsamlı bir operasyon tertiplendi. İstanbul merkezli olmak üzere Ankara, Kocaeli, Hatay, Mersin, İzmir, Van ve Diyarbakır dahil toplam 8 ilde 57 adrese eş zamanlı düzenlenen operasyonlar neticesinde yakalanan şüphelilerden 34’ü göz altına alınırken; baskınlarda 143 bin 830 avro, 23 bin 680 dolar, başka ülkelere ait farklı miktarlarda nakit para, ruhsatsız tabanca ve çok sayıda fişek ve dijital materyal ele geçirildi.
Halihazırda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmalar kapsamında, Mossad'ın Türkiye’de ikamet eden yabancı uyrukluları aracı kullanmak suretiyle "keşif, takip, darp ve adam kaçırmaya" yönelik muhtelif amaç ve planlarına dair aydınlatıcı nitelikte birçok yeni bilgi ve delile ulaşıldığı not düşülmelidir.
İsrail istihbarat topluluğunun 3 ana öğesini İsrail iç istihbarat teşkilatı (Şin-Bet), Mossad ve Aman teşkil ederken bunlardan her birisinin görev ve sorumluluk alanları itibarıyla yurt dışı faaliyetleri haiz olmakla beraber, rakip ve hasım devletler ile devlet-dışı silahlı aktörleri hedef alan örtülü operasyonların ana sorumluluğu Mossad'dadır. Ancak Mossad, örtülü operasyonlarda ekseriyetle kendi ajanlarını ve saha operatiflerini kullanmak yerine o ülkenin yerli unsurlarından veya hedef ülkede muhtelif sebeplerle ikamet eden yabancı ülke uyruklularından istifade ediyor. Dolayısıyla Mossad, kurum bünyesindeki örtülü operasyon biriminde çalışan saha operatif direktörleri ile ajanlarını operasyonun hazırlık, planlama, uygulama ve yönetimiyle vazifeli kılarken; operasyonun icrasını genellikle hedef ülkede teşekkül ettirdiği devşirme casus ağına devrediyor.
Bu nedenledir ki MİT’in bu ve bundan önceki operasyonlarında ele geçirdiği casusların birçoğu Suriye, Afganistan, Kuzey Afrika, Yemen, Irak ve Filistin gibi farklı ülkelerin vatandaşlarıdır. Bu kişilerden bazıları, İsrail’in talimatları doğrultusunda Türkiye’ye giriş yapan kişilerken bazıları ise muhtelif gerekçelerle Türkiye’ye geldikten sonra Mossad tarafından devşirilmiş kişilerdir. Doğrudan yahut dolaylı olarak Mossad hesabına çalışan bu kişilerin savaştan kaçan mültecilerden eğitim görmek için gelen öğrencilere kadar farklı profilleri haiz bir casus şebekesi çalıştırdığı vurgulanmalıdır. Bu anlamda İsrail’in 7 Ekim’den bu yana özellikle Türk toplumunun hassas yanlarına hitap eden kurgusal bir planlama yaptığı; örneğin çocuklarını ve eşini kaybetmiş ama inancından ödün vermeyen başörtülü bir anne yahut çok yaşlı ve hasta rolü atfedilen mağdur Filistinli kadın ve erkek rolüne bürünen birçok kimliğin özel olarak topluma enjekte edildiğine dikkat çekilmelidir. Özellikle Filistinli kadınlar gibi hızlı ve kolayca istihbarat boşluğu yaratabilecek unsurları seçen İsrail’in, bu casuslar aracılığıyla Türk toplumunu derin bir kutuplaştırma sarmalına yönlendirmek için belirli siyasi, etnik ve dini gruplar arasında çatışmalar çıkarmaya yönelik dezenformasyon, manipülasyon, soygun ve şantaj gibi birçok faaliyet yürüttüğü belirtilmelidir. Ancak İsrail’in, örtülü operasyon faaliyetleriyle sadece Türkiye’yi hedef almadığı; aynı zamanda Türkiye’ye muhtelif zaman ve şartlar altında giriş yapmış Hamas mensuplarını tespit ve takip için yoğun bir çaba içerisine girdiği vurgulanmalıdır.
Dolayısıyla Türkiye’nin Mossad’a karşı yürüttüğü operasyonun 2 temel amacı vardır. Birincisi, İsrail’in Türkiye’nin ulusal çıkarlarına doğrudan yahut dolaylı olarak zarar veren tüm istihbarat faaliyetlerini deşifre etmek ve başarısızlığa uğratmaktır. Bu anlamda MİT’in, herhangi bir istihbarat başarısızlığına mahal vermemek için önleyici ve ön-alıcı niteliği haiz bir operasyonel planlama yaptığı göz önünde bulundurulmalıdır. İkincisi, MİT’in Türkiye topraklarını, örneğin İsrail-İran arasında cereyan ettiği şekilde, iki farklı ülkenin istihbarat savaşlarının "eylem üssüne çevirme" teşebbüslerine katiyen müsaade etmeyeceğidir.
Hakan Fidan’ın başkanlık dönemine tekabül eden 2010’lu yılların ortasından itibaren MİT, operasyonel mimarisini reforme ederek zamanın ruhuna ve şartlarına uygun operatif yetkinliği kazanması için gerekli olan imkan ve kabiliyetlere yönelik yeni bir model benimsedi. Bu model kapsamında insan kaynağından ileri teknolojilerin adaptasyonuna kadar birçok alanda yetenek artırımına gidildi. Böylece MİT, farklı kıtalarda ve bölgelerde icra ettiği terörle mücadele operasyonlarından sınır ötesi askeri harekatlara muhtelif sahalarda birçok başarılı operasyonun altına imza attı. Eş zamanlı olarak MİT, yurt içinde çok sayıda istihbarata karşı koyma (İKK) operasyonu yürüttü; keza emniyet ve jandarmanın görev sahasına giren faaliyet alanlarına katkı ve destek sunarak işbirlikleri istihbarat zaferlerine dönüştürüldü.
Bu açıdan bakıldığında MİT’in en son operasyonu; insan istihbaratının yanı sıra, kurumun teknik istihbarat toplama disiplinlerinde kazandığı bilgi ve tecrübe açısından mühimdir. Zira MİT’in siber yetenekleri sayesinde İsrail’in sahaya sürdüğü onlarca etki ajanının, Mossad operatifleri ile diyalog kurduğu iletişim kanalları tespit edilebilmiş; keza İsrailli ajanlar ile devşirme casus ağının sosyal medya platformları üzerinden yoğun şekilde yürüttüğü psikolojik harekat faaliyetlerinin takibi mümkün olmuştur.
Öte yandan, MİT’in İKK faaliyetlerine, proaktif ve etkin şekilde yürütülen istihbarat diplomasisi faaliyetlerinin eşlik ettiği not düşülmelidir. Bu anlamda, Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ın, Katar, Türkiye ve Lübnan’da bulunan Hamas üyelerini ortadan kaldıracaklarına dair açıklamasına mukabil Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir cüretin bedeli olacağını beyan etmesi istihbarat diplomasisindeki meydan okumanın sözde değil, özde bir nitelik kazandığını göstermiştir. Ne zamanki MİT’in İKK ile Operasyonlar Başkanlıkları daha operatif ve etkin bir yapıya büründü, ancak o zaman Türk istihbarat diplomasisi siyasi söylemden öte sonuç alıcı bir etki uyandırmaya başladı.
[Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren savunma, güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalarını sürdürmektedir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.