İntihar Haberlerinde Sorumluluk ve Sessizlik: En Ağır Gazetecilik Yükü

İntihar Haberlerinde Sorumluluk ve Sessizlik: En Ağır Gazetecilik Yükü

Bugün İnegöl’de 17 yaşındaki bir evladımızı kaybettiğimiz haberini aldık. Henüz hayatının başında olan bir gencin yaşamına son vermiş olması hepimizin içini derinden yaktı, moralimizi altüst etti.

Bir gazeteci olarak bu acı olayı duyduğum ilk anda haberleştirme konusunda büyük bir tereddüt yaşadım.

Bu tereddüt, mesleki bir kararsızlıktan çok toplumsal sorumluluğun ağırlığından kaynaklanıyor. Çünkü intihar haberlerinin gelişigüzel verilmesi, detaylara boğulması ya da sürekli gündemde tutulması; özellikle genç yaş gruplarında olumsuz örnek oluşturabiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü de dahil birçok uluslararası kurum, intihar haberlerinin kontrolsüz bir şekilde paylaşılmasının benzer girişimleri artırabildiğini açıkça ifade ediyor. Bu nedenle, bazı olayların kamuoyuna yansıtılmaması, sansürden değil; korumacı bir bakış açısından doğuyor.

Gazetecilik yalnızca “olanı aktarmak” değildir. Bazen de aktarmamayı seçme cesaretidir.
Haber yazmak kadar, haber yazmamak da büyük bir sorumluluk ister. Hele ki söz konusu olan genç bir insanın dramıysa; bu sorumluluk iki kat büyür.

Her acı olayın ardından geride ailesi, arkadaşları, öğretmenleri ve en çok da aynı yaş grubundan gençler kalıyor. İşte tam da bu nedenle, böylesine trajik bir olayı tüm detaylarıyla kamuoyuna sunmak, yarardan çok zarar doğurabilir.

Bugün ben bir gazeteci olarak kalemimi geri çektim. Çünkü bazen sessizlik, en doğru haber dili olur.
Toplumun ruh sağlığını, gençlerin kırılganlığını ve ailelerin acısını gözetmek; mesleğimizin en insani tarafıdır.

Kelimeler birilerini iyileştirmiyorsa, incitmemeyi seçmelidir.

GAZETECİ YAZAR: Harun Şekerli 



Pazartesi

14.2 °

Salı

14.2 °

Çarşamba

14.6 °