Hissediyoruz. Görmezden gelenler olsa da bu şehir, içten içe kan kaybediyor.
Bunu yazmak kolay değil. Ama susmak, bu gidişata ortak olmak demek. Bu yüzden konuşmak zorundayız.
İnegöl sadece mobilya üretmiyor; aslında bir kültürü, bir ahlakı, bir duruşu temsil ediyor. Ama son yıllarda kazanç hırsı, bu değerlerin önüne geçmiş durumda. Haksız kazanç helal rızkın önüne konulmuş. Esnaf, çalışan, tedarikçi ve sermaye sahibi… Herkesin aynaya bakması gereken bir dönemden geçiyoruz.
Peki, ne oldu bize?
Bazı işverenler, sadece cebine bakarken; işçisinin alın terini, emeğini göz ardı etti.
Bazı çalışanlar, işi kutsal değil yük gibi görmeye başladı. Saat doldurmakla çalışmayı eş tuttu.
Bazı tedarikçiler, kısa vadeli kazanç uğruna kaliteyi unuttu, müşteri güvenini hiçe saydı.
Ve bazı zenginler, kazandıkça içine kapandı. Bu şehre sırtını döndü, köklerinden uzaklaştı.
Oysa İnegöl’ü büyüten bu değildi. Bizi biz yapan şey, bir arada üretmekti. Paylaşmaktı. Emeğe ve alın terine saygı duymaktı.
Bugün geldiğimiz noktada mesele sadece sektörün krizi değil. Bu bir ahlaki çöküş riski.
Eğer bu gidişat durdurulmazsa sadece mobilya değil, vicdan da çökecek. Güven, emek, kardeşlik çökecek.
Ne yapmalı?
Esnaf, kalitesiyle öne çıkmalı; müşteriyi değil, rekabeti kandırmalı.
Çalışan, görevini "mış gibi" yapmamalı; hakkıyla, onuruyla çalışmalı.
Tedarikçi, kısa kazanç yerine uzun güven inşa etmeli.
Zengin, bu şehre yatırım yapmalı. Paylaşmalı. Sırt vermeli.
Çünkü bu şehirde kimse yalnız değil. Ama herkesin bir sorumluluğu var.
Bir gemideyiz. Su alıyoruz. Ya birlikte batacağız, ya birlikte kurtulacağız.
Bugün uyanmazsak, yarın geç olabilir.
Bugün el vermezsek, yarın bu şehir elimizden kayabilir.
Şimdi yeniden samimiyet zamanı.
Yeniden emeğe sahip çıkma, ahlaka sarılma, şehirle yeniden helalleşme zamanı.
İnegöl, uyanmak zorunda.
KÖŞE YAZISI: ATİLLA YİĞİT
Cuma
35.9 °
Cumartesi
35.2 °
Pazar
35.9 °