Avrupa Baş Boyun Derneği (EHNS) ve Baş ve Boyun Kanserleri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Şefik Hoşal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yüz, baş ve boyun bölgesinde beyin ve göz dışındaki yerlerde gelişen tümörlerin baş boyun kanserleri alanına girdiğini söyledi.
Dünyada yılda ortalama 700 bin kişinin baş boyun kanserleri tanısı aldığını aktaran Hoşal, bu tümörlerin kansere bağlı ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer aldığını ifade etti.
Hoşal, "Beş yıl içerisinde bu rakamın yaklaşık yarısı, maalesef ölümle sonuçlanıyor. Erken evrede tedavide başarı yüzde 80'lere ulaşırken, ileri evrede bu oran yüzde 40'lara düşüyor, yani yarı yarıya azalıyor." dedi.
Hoşal, baş boyun kanserlerinin, erkeklerde kadınlara göre yaklaşık 2 ila 4 kat daha fazla görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:
"Bu nedenle özellikle 40 yaş üstü erkeklerin baş boyun kanserleri belirtilerinin farkında olmaları ve ne zaman doktora başvuracaklarını bilmeleri gerekir. Erkeklerde daha sık karşılaşılmasının sebebi, yoğun sigara ve alkol tüketiminin erkeklerde daha fazla olmasıyla açıklanabilir. Fakat kadınlarda sigara tüketiminin artmasıyla birlikte kadınlarda da artış gözlemleniyor."
Hoşal, baş boyun kanserlerinin genelde ileri yaş hastalığı olmasına rağmen son yıllarda gençlerde de görülme sıklığının arttığını anlattı.
Hoşal, baş boyun kanserlerinin başlıca belirtilerinin dilde veya ağız içinde iyileşmeyen yaralar, boğazda ağrı, ses kısıklığı, yutma sırasında ağrı veya yutma güçlüğü, geçmeyen yüz ağrıları, boyunda şişlik, burunda kötü koku, burun tıkanıklığı veya burundan kanlı akıntı şeklinde olduğunu dile getirdi.
Bu şikayetlerin 3 haftadan uzun sürmesinin kritik olduğuna dikkati çeken Hoşal, boyunda lenf bezi şişliğinin en önemli bulgulardan olduğunu vurguladı.
Hoşal, "Özellikle 40 yaş üstü erişkin hastalarda boyunda şişlik varsa mutlaka baş boyun bölgesinin incelenmesi gerekir. Bu belirtilerden herhangi biri, 3 hafta veya daha uzun süre devam ediyorsa detaylı muayene için muhakkak kulak burun boğaz uzmanlarına başvurulması gerekir." uyarısında bulundu.
Hoşal, hastalık belirtilerinin farenjit veya sinüzit gibi üst solunum yolu hastalıklarıyla karıştırılabildiğine işaret etti.
Baş boyun kanserlerinin erken bulgu veren kanser türleri arasında olmasına karşın çoğu zaman geç tanı konulduğunu bildiren Hoşal, "Türkiye'de hastalar genellikle belirtileri dikkate almıyor ve yüzde 60 oranında geç dönemde doktora başvuru oluyor. Maalesef, bu aşamada tanı konulduğunda da ileri evrede kanser saptanıyor. Basit bir soğuk algınlığı, soğuk su veya sigaraya bağlı olduğu düşünülüyor ve tedavi için genelde geç kalınıyor." diye konuştu.
Hoşal, baş boyun kanserlerinin en önemli risk faktörünün tütün ürünleri kullanımı olduğuna işaret ederek, bu kanserlerin özellikle uzun yıllar yoğun sigara içen kişilerde daha sık görüldüğünün altını çizdi.
Sigarayı bırakan hastalarda dahi riskin, sigara içmeyenlere göre yüksek olduğunu ifade eden Hoşal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sigara kullanımı en önemli etken. Elektronik sigara ve pasif içicilik de baş boyun kanseri riskini artırıyor. Sigara dışında yoğun alkol kullanımı da risk teşkil ediyor. Yoğun ve kronik alkol kullananlar bir de sigara içiyorsa risk katlanarak artıyor. Ağız içinde kronik irritasyona sebep olan kırık diş ya da uygun olmayan diş protezleri, kötü ağız hijyeni, HPV ve EBV virüsleri diğer risk faktörlerini oluşturuyor. Özellikle HPV virüsü son yıllarda bademcik ve dil kökü kanserlerinin en önemli etkeni olarak görülüyor."
Hoşal, tanı için özellikle kulaktan başlayarak burun, ağız, boğaz, geniz, yutak, gırtlak ve boyun bölgesinin detaylı muayene edilmesi gerektiğini vurguladı.
Baş boyun kanserlerinin esas tedavisinin genel anlamda cerrahi olduğunu belirten Hoşal, şunları kaydetti:
"Eskiden radikal cerrahiler yapılırken şimdi fonksiyon korumaya, hastanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik cerrahiler yapılıyor. Endoskopik ameliyatlar ve lazer cerrahisi bu amaçla gelişti. Biri 20 yıldır, diğeri 10 yıldır kullandığımız iki yeni teknoloji var. Birincisi lazer tedavisidir ve özellikle gırtlak kanserinde erken evrede çok önemli bir tedavi yöntemidir. Eskiden açık gırtlak ameliyatları yaparken şimdi lazerle kapalı şekilde ameliyat ediyoruz.
Diğeri ise robotik cerrahi yöntemidir. Bu yöntemle, elin giremediği, yetişemediği alanlarda bir robotun hekime sağladığı görüntü ve el hareketi yardımıyla ameliyat yapılıyor. Robotik cerrahi özellikle bademcik ve dil kökü kanserlerinde etkili bir yöntemdir."