Gümüşhane'nin Sarıçiçek köyünde yapısıyla Türk mimarisinin erken dönem örneklerini sergileyen 1,5 asırlık köy odaları, mimarisi ve ahşap süslemeleriyle ilgi görüyor.
Kent merkezine 36 kilometre uzaklıktaki Sarıçiçek köyünde, 1873 yılında Hacı Ömer Ağa tarafından İpek Yolu üzerindeki misafirleri ağırlamak için bir usta ve çırağına yaptırılan 50 metre aralıklı 2 köy odası, süslemelerin uyumu, kullanılan renklerin canlılığı, kündekari tekniği kullanılan ahşap işlemeleri dikkati çekiyor.
Köy odalarında sedir, tavan, dolap, ocak ve kahve köşkü gibi iç düzenlemeler bulunuyor.
Köy odalarını yaklaşık 3 yılda tamamlayan usta ve çırağının, düştükleri anlaşmazlığın ardından en güzel eseri ortaya koymak için yarıştıkları, çırağın eserinin daha fazla ilgi görmesi üzerine ustasının mesleği bırakmasına yol açtığı da rivayet ediliyor.
Köy sakinlerinden Metin Şenel, AA muhabirine, köy odalarının, halk tarafından geçmişten bugüne titizlikle korunduğunu söyledi.
Cenaze ve düğünün yanı sıra diğer önemli günlerde de köy odalarının her zaman açık olduğunu aktaran Şenel, odaların yapımına ilişkin şu bilgileri paylaştı:
"Hacı Ömer Ağa tarafından köy odası yaptırmak isteniyor. Köy odasını yapacak usta ve çırağı anlaşmazlığa düşünce, birbirlerini görmeden iki farklı yerde köy odalarını yapıyorlar. Üç sene boyunca birbirlerini görmüyorlar. Bu odalar yapılırken aynı zamanda oda sahiplerine de odanın içerisi gösterilmiyor. Sonunda usta odasını bitiriyor ve çırağının yaptığı odanın oraya gidiyor. Çırağının yaptığı odayı görüyor ve o günden sonra ustalığı bırakarak Gümüşhane'ye, çırağı da Bayburt'a gidiyor."
Şenel, tarihi köy odalarında gördükleri ve yaşadıkları günleri çocuklarına da aktarmak istediklerini sözlerine ekledi.
Tavanları cevizden el işçiliği ile yapılan odalarını köy dışından görmek için gelenlerin de olduğunu aktaran Şenel, "Yazın çok yoğun oluyor. İl dışından burayı merak edenler geliyor ve biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Büyüklerimizden Allah razı olsun, köyümüze böyle güzel eserler bıraktılar." dedi.
Şenel, odaların orijinal hallerinin korunduğunu ifade ederek, "Oturma alanlarındaki keçeler dahi o dönemlerden kalmadır. Geçmişte odada her büyüğün ve küçüğün yeri belliydi. Küçükken bizler kapı ağzında diz üstünde oturarak beklerdik. Sobada tezek yanardı, büyüklere hizmet edilirdi. Akşam namazından sonra burada toplanılırdı. Kur'an-ı Kerim okunurdu ve sohbet edilirdi." diye konuştu.
Mustafa Keçeci ise kendilerinin ve büyüklerinin birçok anısının bulunduğu köy odalarını çok önemsediklerine değinerek, "Büyüklerimiz anılarını ve yaşadıklarını anlatırlardı bizler küçükler de bir köşede onları dinlerdik. Namaz sonrasında yine burada buluşulurdu. Düğün olduğunda da yine aynı şekilde toplanma olurdu. Yakın köylerden de gelenler olurdu." değerlendirmesinde bulundu.